top of page

ALMANYA’nın HİKAYESİ - I (1918-1929)

  • Yazarın fotoğrafı: Haluk Selvi
    Haluk Selvi
  • 11 Haz 2024
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 17 Şub

I. Dünya savaşının sonunda 11 Kasım 1918 tarihinde Almanya Müttefik Devletlere karşı aldığı mağlubiyet nedeniyle çok ağır şartları içeren bir ateşkes anlaşmasına imza atmak zorunda kalır. Alman Kralı dahil Almanya İmparatorluğunu oluşturan tüm alt devletlerin Prensleri ülkeyi terletmiştir. Savaş sonrası Monarşiden çıkıp Cumhuriyet yönetimine geçen ve Rus Devriminin de etkisiyle siyasi kargaşaların içine giren bir Almanya doğmuştur. Fakirleşen halk yiyeceğe dahi ulaşmakta zorlanırken salgın hastalıklar nedeniyle meydana gelen ölümler de artmıştır. Sovyet devriminin etkisinde kalan Almanya’da yaşanan bu siyasi mücadele ve kargaşanın içinde 1919 yılı başında yapılan genel seçimler sonrası Ebert Cumhurbaşkanı Scheidemann da Şansölye olur. Yeni Alman Cumhuriyeti hiç bir söz hakkı elde edemeden Müttefik Devletler ile 28 Haziran 1919 yılında 440 maddelik Versay Anlaşması'na imza atmak zorunda kalmıştır.


Versay Anlaşması sonuçları itibarı ile 1930’larda haklarının yendiği düşüncesine kapılan ve ekonomik şartlar altında ezilen bir milletin desteği ile Irkçı bir Alman Devleti'nin kurulmasına neden olacak ve kurtarıcı olarak da Nazi Partisini ve Hitleri tarih sahnesine çıkaracaktır. Versay Anlaşması 1 Eylül 1939 yılında geçerliliğini yitirecek ve II.Dünya savaşının da başlamasına neden olacaktır. 440 Maddeden oluşan bu Anlaşmaya göre; Alman Devleti toprak kaybının yanında savaş tazminatı olarak Müttefik Devletlere 132 milyar Alman Altın Markı (2016 değeri ile 438 milyar ABD Doları) ödeyecektir. Almanya’nın bu tazminatı uluslararası kabul görmüş para birimleri tarafından veya mal olarak ödemesi talep edilmiştir. Almanya o tarihten sonra özellikle savaş tazminatı nedeniyle para basarak borcunu ödemeye çalışmıştır.


Versay Anlaşması sonrası Almanya’da siyasi olarak tehlikeli bir inanç hızla yaygınlaşmaya başlamıştır; aslında Alman Ordusu savaşı kaybetmemiş ancak monarşiyi yıkmak isteyen bazı Politikacılar, Sosyalistler ve Almanya’nın Musevi vatandaşları Alman Ordusu cephede savaşırken ülkede karışıklık yaratarak Almanya’nın savaşma kapasitesini sabote etmiştir. Bu inanç, Alman Ordusunu yöneten Generaller tarafından da kullanılmış olup hatta Cumhurbaşkanı seçilen sosyal demokrat olan Ebert tarafından da “Hiçbir dış Düşman Sizi Yenemedi” şeklinde toplumsal bir paradigmaya dönüşmüştür. Bu paradigma da Nazilerin ve Hitler’in tarih sahnesine çıkmasına temel sebep teşkil etmiştir. Bu inancın yanısıra, Birinci Dünya Savaşı'nın hemen sonrasında ülkede pek çok siyasi akım kaynaklı küçük-büyük pek çok ayaklanma, darbe girişimi olmuş siyasi ve politik belirsizlikler had safhaya çıkmıştır.


Savaş öncesi 4,2 Alman Markı 1 ABD Doları iken savaş sonrası 1923 Temmuz-1923 Kasım arası 4.210.500.000.000 (dört trilyon…) Mark 1 ABD Doları şeklinde astronomik değer kaybına uğramıştır. Yıllık enflasyon insanlık tarihindeki en yüksek seviyelerden biri olan %374 milyon gibi astronomik bir hiper enflasyon değerine ulaşmıştır. Çalışan ücretleri her gün müzakere edilerek üç seferde ödenmekte, alış verişler için el arabaları ve bavullarla para taşınmaktadır. Hiper enflasyon çok ağır vergi yüklerini getirdiği için hizmet ve mal takası yolu ile sistem yaşatılmaya çalışılmaktadır.


3 farklı kağıt fabrikasında gece gündüz üretilen kağıtlar para basmak için kullanılmakta; para kağıt değerinden bile düşük seviyelere inmektedir. O günlerde Alman Merkez Bankası tarafından 50 trilyon Mark’lık baknot basılmış olup 1923 yılı sonunda bir somun ekmek 200 milyon Mark’a satılırken neredeyse sobada odun yerine para yakmak daha ekonomik hale gelmiştir.

            

Almanya, halkın alım gücünü düşüren, gelir dağılımını bozan, para birimine olan güveni azaltan, ülkenin ekonomik büyümesini sekteye uğratan ve pek çok sosyolojik sorunu ortaya çıkaran yüksek enflasyonun etkilerinden ancak yıllar sonra kurtulabilmiştir.


1923 yılında ekonomik ve politik istikrarsızlığın bunalttığı ve hiper enflasyonun tavan yaptığı Almanya’da 1923’ün sonbaharında 1930’lara kadar sürecek yeni bir altın dönem başlayacaktır. Bu dönemin en önemli ismi sonradan Nobel Barış Ödülü'nü de kazanacak usta diplomat ve politikacı Gustav Stresemann olacaktır. Berlin Üniversitesinde Politik Ekonomi okuyan ve Leipzig Üniversitesinde Doktora yapan ve 103 gün Şansölye olarak kalacak olmasına karşın özellikle Amerika ile yaptığı Dawes Anlaşması ile Müttefikler arası stratejik hedef rekabetini Almanya lehine dönüştürmeyi başararak JP Morgan liderliğindeki Amerikan Bankalarından sendikasyon kredisi kullanarak tazminat ödeme planını yeniden yapılandırmıştır. IMF tarzı bir kontrol mekanizması ile geçici bir süre de olsa Alman Merkez Bankasının koordinasyonunu Kredi kullandığı Amerikan Bankalarının denetimine bırakması gerekse de bu durumdan istifade etmiştir.


Aynı dönemde Stresemann yönetiminde 1924 yılından 1948 yılına kadar kullanılacak 1 Trilyon Alman Markına eşdeğer Rentenmark RM tedavüle çıkarılır. Yeni para birimi Rentenmark Almanya’nın elinde olan sanayi varlıkları ve taşınmazlardan oluşan bir mortgage havuzu ile teminat altına alınarak 4,2 RM=1 ABD Dolar paritesi ile fikslenmiştir. Bir cins varlığa dayalı bono gibi işleyen melez bir para birimi yaratma fikrinin sahipleri Alman Merkez Bankası Başkanı Hjalmar Schacht ve Maliye Bakanı Hans Luther’dir. Bu sayede hiper enflasyon dizginlenmiş olup Alman Merkez Bankası bu süreçte bağımsız hale getirilerek daha fazla eski Alman Markı yaratması engellenmiştir.


Siyasi düzlemde de 1925 yılında yapılan Locarno Anlaşması ile Müttefik devletlerden bazı topraklar geri alınmış üstüne 1926 Berlin Anlaşması ile Sovyetler Birliği’ne Alman Bankalarına kredi dahi sağlanmıştır. Tüm bu eylemler sonrası Almanya ekonomisini toparlayacak ve yeni yatırımlar ile büyüyecek, ihracatı yeniden artacaktır. Aynı zamanda 1924-1929 dönemi tüm Dünya için de altın yıllar olarak kabul edilecektir. Almanya’nın Dünya Sanayi Üretim içindeki payı bu dönemde %11,1 seviyesine çıkacaktır.


Tüm bu gelişmelerin arkasında tarihin her döneminde olduğu gibi nitelikli ve iyi eğitimli Alman halkı ve bu eğitim sisteminden çıkan isimleri anılan çok değerli politikacılar, ekonomistler vb. kişiler baş rolü oynamıştır. 1929 yılı sonundaki büyük buhrana kadar durum toparlanmıştır. 1929 yılı büyük buhranı ekonomik olarak tüm Dünya ekonomisini, toparlanmış Alman ekonomisini ve Alman merkez siyasetini de yıkacak ve Hitlerin yükselişine Almanya’nın hazır hale gelmesine zemin hazırlayacaktır.


Nasyonel Sosyalizm’in Hitler liderliğindeki Almanya’daki yükselişi, Almanya’nın II. Dünya Savaşından önceki ekonomik ve siyasi durumunu, Musevilere uygulanan zulmün sebebini ve II. Dünya Savaşı sonrası Almanya’nın Walter Eucken’in doktrinlerini referans alan Ludwirg Erhard liderliğinde tekrar toparlanmasını sonraki yazılarımızda aktaracağız.

Son Yazılar

Hepsini Gör
GÜNEY KORE’nin KISA HİKAYESİ (2)

Geçen sayıdaki yazımızda Güney Kore’nin Türkiye ile arasındaki muazzam ekonomik farkı, 1980’li yıllara girerken nasıl kapattığına...

 
 
 
GÜNEY KORE’nin KISA HİKAYESİ (1)

Yaygın literatürü bir kenara bırakırsak, gerçek Uzakdoğu mucizesi kavramının tek sahibi Güney Kore’dir. Kore’nin tarihi, Antik Çağdan...

 
 
 

תגובות


bottom of page