ŞİRKETLERİN MALİ KARAR MEKANİZMALARINA DAMGASINI VURAN DEĞİŞİMLER (2)
- Haluk Selvi
- 14 Haz 2024
- 6 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 25 Oca
1990’lı yıllar ile 2000’li yıllar arasındaki Şirket karar mekanizmalarında önemli bir yeri olan ve özellikle mali konuların yönetimini en fazla etkileyen temel değişim kriterlerini aktarmaya devam ediyoruz.
Üniversitelerde birinci sınıftaki öğrencilere öğretilen bazı bilgiler aynı öğrenciler dördüncü sınıfa geldiğinde geçerliliğini yitirmiş olabiliyor.
Bilginin bu kadar hızla değiştiği “Bilgi Çağı” adı verilen 21.yy’ın başlangıcı ile birlikte şirketlerimizdeki süreçlerin de değişimini gerektiren çok önemli gerekçeler var;
Küreselleşme: Dünya artık küçük bir köy oldu. Sermaye geziyor. Kim kiminle ortak, kimin hissesi kimin belli değil. Her ülke birbirine satış yapabiliyor, birbirinden alım yapabiliyor.
Teknoloji: IT sektörünün kendisini 1 ile 3 ay arasında yenilediği bir ortamda artık 2-3 yıl önce kullandığımız teknolojiler çağdışı kalıyor. Evinde telefonu, televizyonu olmayan artık yok. Ya da akıllı cep telefonu? Yediden yetmişe hepimizde var. İnterneti de kullanıyoruz. Dünyanın öbür ucunda da olsa istediğimiz insanla istediğimiz zaman görüşebiliyoruz. Üretim insansızlaşmaya doğru hızla ilerliyor.
Rekabet: İş piyasasında aynı işi yapan onlarca rakip firma var. Karsızlık baskısı ve emtialaşma devam ediyor. Aynı ürünler, aynı özelliklerde sunuluyor ve kar baskısı her geçen gün artıyor.
Son 10 yılın mali değişimlerine etki eden unsurları tekrar hatırlar isek;
1. Küreselleşme
2. Regülasyon
3. Teknoloji
4. İnsan Kaynağı
5. Faaliyet Modeli
6. Büyüme ve Faaliyetlerde Çeşitlilik
7. Kurum İçi Entegrasyon
8. Sermaye
9. Finansal Enstrümanlar
10. Finansal Analiz
Kalan dört unsuru aktarmaya devam edecek olur isek;
7. Kurum İçi Entegrasyon
Günümüzde finans fonksiyonu daha önce hiç olmadığı kadar diğer birimler ile entegre çalışmakta. Getirdiği analitik bakış açısı ile diğer süreçleri ve birimleri destekliyor ve deyim yerindeyse “tamamlıyor”. Strateji geliştirme, performans yönetimi ve karar alma sürecinde Üst Yönetim ve Stratejik Planlama fonksiyonu ile yakın temas halinde olan mali işlerin bir destek biriminden öte operasyonun artık ayrılmaz bir parçası olduğu yadsınamaz bir gerçek.
Tedarik zinciri ile finans adeta et ve kemik gibi bir bütün şeklinde çalışıyorlar. Tahminleme, satış ve operasyon planlaması, transfer fiyatlandırması, üretim ve tedarik kararlarının verilmesi, depo ve envanter yönetimi gibi hatırı sayılır düzeyde maliyet düşürebilecek alanlarda tedarik zinciri ile finans fonksiyonları önemli kazanımlara birlikte imza atabilirler. Yeni bir yatırımın fizibilitesi, ARGE gibi faaliyetler söz konusu olduğunda İş Geliştirme, Yatırımlar gibi fonksiyonlar hep finansın kapısını çalıyor. Gelirin güvence altına alınması, müşteri risklerinin yönetilmesinde finans her zaman satışın yanında. BT ile omuz omuza verip ERP, raporlama, iş zekası projelerinde birlikte çaba sarfediyorlar. Artık finans diğer fonksiyonlar için kritik bir iş ortağı.
Bu fonksiyonların iş yapış şekli değişir ise; o zaman finans da değişiyor. Çalışan insanların profil ve yetkinlikleri farklılaşır ise; finans fonksiyonu da bu değişime ayak uyduruyor.
İşletme sermayesi, Karlılık, Pazar payı, Büyüme, Kurumsal itibar, Risk Yönetimi, Müşteri memnuniyeti, Marka değeri, Sürdürülebilirlik, Çalışan memnuniyeti… Hedef ne olursa olsun; finans da o hedeflere diğer fonksiyonlar ile birlikte koşuyor.“Eskiden bu sinerji hiç mi yoktu?” diye sorarsak; yanıt basit: Tabii ki vardı. Ancak bu düzeyde asla değildi.
Yukarıda da değindiğimiz gibi bugün gelinen noktada en önemli etkenlerden biri artan rekabet. şirketler dışarıda rakiplerle daha çetin mücadelelere girerken; içeride sinerjiyi güçlendirerek, etkinliği ve operasyonel verimliliği arttırmaya odaklandılar. Silo bazlı çalışma yaklaşımları rafa kaldırıldı. Mali ve operasyonel boyutların arasına konulan suni perdeler kaldırıldı.
Bununla birlikte burada teknolojinin rolünü de göz ardı etmememiz gerekiyor. ERP yazılımları ve diğer kurumsal uygulamalar, tüm fonksiyonların aslında ne kadar da bütünleşik çalıştığını bizlere hatırlattı, bu yolda atılacak adımlar için bir katalizör rolü gördü.
Kuşkusuz, son dönemlerdeki kritik gelişmelerden biri de Performans Yönetimi'nin kurumlarda artan ağırlığı. Hedefler net koyulmaya başlanıp, sonuçları da hayatımızı etkileyince finansın diğer departmanlar ile birlikte nasıl çalışacağı, yetkilerin ve sorumlulukların paylaşımı, iç müşteri kavramı ve hizmet seviyeleri belirginleşti. Artık kurumsal performansın finanstan ayrılamayacağının herkes farkında. Kendisinden beklentileri daha iyi bilen, bunları karşılamakta daha donanımlı ve kurum içerisinde “ortak payda” olarak öne çıkan bir finans fonksiyonları revaçta.
Gelirin güvence altına alınması, müşteri risklerinin yönetilmesinde finans her zaman satışın yanında, BT ile omuz omuza verip ERP, raporlama, iş zekası projelerinde birlikte çaba sarfediyorlar.
8. Sermaye
Geleneksel yapıdaki aile şirketlerinin; finans da dahil olmak üzere profesyonel yöneticiler ile çalışmaya başlaması, halka arzın yaygınlaşması, kamu ağırlıklı ekonominin yerini özel sektöre bırakması, yerel sermayenin yanında uluslar arası sermayenin artan ağırlığı, yabancı ortaklıkların popülerleşmesi, girişim sermayelerinin ve uluslar arası kalkınma fonlarının piyasalardaki yükselişi ve kurumsal yönetişimin hissedilmeye başlayan ağırlığı ile birlikte alışılmış sahiplik ve sermaye ilişkilerinin yerini farklı dinamikler almaya başladı.
Bu durum, finans fonksiyonundaki organizasyonel yapılanmadan, kurum içindeki yetkilerin paylaşımına, üretilen mali rapor ve bilgilerden şirketlerin şeffaflık düzeyine, benimsenen muhasebe standartları ve politikalarından, hayata geçirilen iç ve dış denetim mekanizmalarına, finans uzmanlarının yetkinlik düzeylerinden,yaklaşımlardaki profesyonelliğe kadar birçok şeyi de değişime uğrattı.
Tüm bu değişimin altında yatan etken ise sadece hissedarların değil, hissedarların profillerinin de değişmesiydi. Geleneksel eksendeki “Patron-Yediemin” ilişkisi gitgide yerine “CEO- CFO -Şirket Yöneticileri” ilişkisine bırakmaya başladı. Finans fonksiyonları “Maliyet ve Kontrol”e odaklanmakla kalmayıp “Strateji ve Hizmet Seviyeleri”ne de önem vermeye başladılar. “Performans ve Hedef” sözcükleri finansın literatüründe de belirginleşmeye başladı. Finans Fonksiyonları Kurumsal Yönetişim ilkelerinin bünyedeki öncü savunucuları haline geldiler.
9. Finansal Enstrümanlar
Finans ve yenilikçilik kelimelerini bir arada en çok kullanabileceğimiz alan finansal araçlar. Bu araçların bazılarının; -örneğin türev ürünlerin- 2008 yılının son çeyreğinde başlayan küresel ekonomik krizde “toksik” sıfatını ve kötü bir şöhreti yakaladıklarını biliyoruz. Yakın geçmişte özellikle gelişmiş batı ülkelerinde yaşanan bir çok kurumsal skandal ve iflas filmlerinin baş aktörü olarak da karşımıza bu türev ürünlerin çıktıkları ve Şirketlerin çok zor günler geçirdikleri de bir gerçek. Böyle olunca özellikle türev ürünlerinin kamuoyunda algılanması genelde bir spekülasyon aracı etiketi ile gerçekleşmekte ve bu ürünler riskin kaynağı olarak adreslenmekte.
Ülkemizde zaten çok da yaygın kullanımı olmayan bu araçların gene de artık daha fazla gündemde olduğunu söyleyebiliriz. Zira piyasalarda spot işlemlerden vadeli işlemlere doğru bir kayma yaşanmakta ve bu süreçte Şirketlerin söz konusu ürünlerin riski azaltmaya yönelik (hedge amaçlı) kullanılmasına ihtiyaçları var. Sınırlı sayıda, geleneksel (düşük risk/düşük getiri) araçlardan, çeşitlilik arz eden, daha sofistike çok sayıda finansal enstrümana geçiş süreci tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de devam ediyor. Aslında türev araçları yepyeni bir buluş değil ama hem yeni varlıklara dayandırılarak gittikçe çeşitleri arttı hem de küreselleşmenin etkisiyle kullanımları.
Örneğin, Varlığa Dayalı Menkul Kıymet (VDMK) ihracı ile ilgili kanunun yürürlüğe girmesinin üzerinden neredeyse 20 sene geçmiş durumda; öte yandan; varantlar ise yeni bir araç olarak karşımıza çıkıyor (Varantlar elinde bulunduran kişiye, dayanak varlığı yada göstergeyi önceden belirlenen bir fiyattan belirli bir tarihte veya belirli bir tarihe kadar alma yada satma hakkı veren ve bu hakkın kaydi teslimat yada nakit uzlaşı ile kullanıldığı menkul kıymet niteliğindeki sermaye aracıdır.)
Tüm bu gelişmeler yaşanırken, hem uluslar arası hem de Türkiye’deki düzenleyici ve denetleyici kurumlarda bu alandaki mevzuatsal ve altyapısal çalışmaları sürdürmekteler. Çalışmalar bu tür araçların kullanımı, muhasebeleştirilmesi, mali tablolara yansıtılması ve analizi gibi alanların netleştirilmesi yönünde. Son on yıla baktığımızda, İzmir’de Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsası’nın (VOB) hayata geçtiğini görmekteyiz.
10. Finansal Analiz
Finansal Analiz de doğal olarak yaşanan tüm bu değişimden payına düşen kısmı almış durumda. Düzenleyici ve denetleyici kurumlar için ve operasyonel amaçlı finansal tablolar, raporlar, analizler ve bilgilerin ötesinde, üst yönetim raporlaması ve stratejik karar alma sürecini desteklemek adına artık yeni finansal analiz yaklaşım ve uygulamaları revaçta. Değişimi en iyi özetleyen unsur ise bakış açısındaki farklılaşma: Eskiden Şirketlerin gündeminde ağırlıklı olarak Pazar payı ve hacim vardı. Günümüzde ise değer bazlı yönetim odağı iyiden iyiye yerleşmeye başladı.
Varlıkların verimliliği, yatırım geri dönüşleri daha fazla ön plana çıkarmaya başladı. Aslında üst yönetim ve Şirketlerin öncelikli ve müşterek hedefleri, stratejiler ve yatırımların kurum performansına etki eden “Gelir Artışı”, “Faaliyet Marjı” ve “Varlıkların Verimliliği” gibi alanlar ile sinerji içerisinde yürütülmesi, böylelikle finansal hedeflerin sadece hisse başına kar bakış açısından değil serbest nakit akımı gibi daha aciliyet taşıyan unsurları da dikkate alması.
İşte bu yaklaşımla hareket edildiğinde, operasyonel veya düzenli nakit giriş-çıkışlarının ötesinde finansal yatırımlar, uzun vadeli yenileme/kapasite yatırımları ve ARGE faaliyetlerinin finansmanı, sermaye hareketleri, kar dağıtımları, satın alma, birleşme, ortaklık, satış, tasfiye işlemlerinin yaratacağı nakit giriş çıkışlarının ve kur-faiz gibi unsurların dalgalanmalarının getireceği etkilerin dikkate alındığı kapsamlı analiz ve planlamalar belirleyici olmakta.
Yapılan analizlerin çehresini değiştiren bir bakış unsur ise sermaye-risk perspektifi ve hesaplamalarının da analizi gittikçe daha fazla dahil edilmeye başlanması. RAROC ile yapılan riske göre düzeltilmiş sermaye ölçümü ve performans analizleri buna örnek olarak gösterilebilir. Son dönemlerde daha yaygınlaşan Ekonomik Katma Değer (EVA), Piyasa Katma Değeri (MVA) gibi yaklaşımlar ile yapılan analizlerde sermaye maliyeti de dikkate alınmaktadır.
Daha önceki yazılarımızda detaylı olarak aktardığımız gibi günümüzde şirketlerin kurum değerleri hesaplanırken marka, şerefiye, entelektüel mülk, imtiyaz hakları, bilanço dışı kalemler vb. unsurlar gittikçe daha ön plana çıkarken; bunların mali boyutlarının irdelenmesi de Şirketler için önem kazanıyor.
Birçok şirket yönetsel finansal raporlarını, bütçe ve iş planlarını hazırlarken UFRS bazlı hazırlamaya gayret gösteriyor. Finansal analiz şirketin kendisi ile sınırlı kalmıyor, piyasadan elde edilebilen bilgiler ışığında, rakiplerle mali performansın kıyaslanmasına da daha fazla yer veriliyor.
Bir diğer önemli gelişme ise “simülasyon”, yani geleceğe dönük tahminlere dayalı analizlerin; tarihsel finansal veri analizini destekleyecek şekilde popüler olması, farklı senaryolar geliştirilerek uygun stratejilerin üretilmesi.
Ve tüm bu gelişmeler yaşanırken, Finansal ve Operasyonel Performans arasındaki ilişkinin daha net tariflenmesi ve ölçülmesi gereksinimi de finansal analiz yaklaşımlarına yön veriyor. Şirketler sadece belirli gelir-gider kalemleri ya da ticari segmentler bazında değil; aksiyonlar, kararlar ve aktiviteler bazında da elde edilen sonuçları izliyorlar.
Sevdiğim sözler:
“Gelir vergisi beyannamesi vermek için bir filozof olmak lazım. Bir matematikçi üstesinden gelemez.”
Albert Einstein
Comments